Çocukluk yıllarımızın “An’da Kalmak” konusunda en başarılı zamanlarımız olduğunu biliyor muydun? Bir çocuk asla ufak bir pürüz karşısına çıkınca onda takılıp kalmaz yoluna devam eder. Hep akıştadır. Yetişkin oldukça maalesef takılıp kalmalar nedeniyle ilerleyemiyoruz. Bu durum hayatın her alanında geçerli.
Konu kilo yönetimi olunca en önemli püf noktalardan birisidir bu terim; An’da kalmak, An’ı yaşamak! An’da kaldığında, yemeğini yerken o tabakla bütünleştiğinde sana lezzetini uzun uzun sunuyor. Her lokmayı acele etmeden keyifle ve yavaş tükettiğinde bedenin ritmi düzeliyor. Tokluk sinyalin salgılanmadan aceleyle yemek yiyen ve “aç kalktığını düşünerek daha çok yemek yiyen” bir bünyenin tam tersi şekilde yavaş yemek yediğinde bedeninin de o besini fark etmesi, keyif alması için fırsat veriyorsun.
Yavaş yemek yemek her lokmanın tadına varmanı sağlamanın yanında, yaşadığın keyfi uzatıyor ve beynine tokluk sinyalinin salgılanması için fırsat verdiğin için kontrolsüz porsiyonlarda besin tüketimine engel oluyor. Yani uzun lafı kısası An’da kalarak hem daha düşük miktarda tüketmiş oluyorsun hem de bu işin keyfini çıkarıyorsun.